29 Kasım 2012 Perşembe

Evinizde Bitki Çayı Hazırlayın ...


Doğa sonsuz çeşitliliği ile bizler için hem besin hem de sağlık kaynağıdır. Her gün 50 milyon metrekarelik yaprak yüzeyi, insanlar ve hayvanlar için oksijen ve besin üreten fotosentez mucizesini gerçekleştirirler. Her yıl ürettiğimiz 375 milyar ton besinin en büyük bölümünü, güneş ışınlarının yardımı ile hava ve toprağı birleştiren bitkiler sağlar. Bitkilerin hekimlikte kullanılmalarının tarihi ise çok eskilere dayanır. Hapların, kapsüllerin, fitillerin olmadığı dönemlerde insanlar hastalandıklarında şifalı bitkilerden yararlanırlardı. Bitkilerden elde edilen çaylar, merhemler, özsular, yağlar çeşitli hastalıkların tedavisi için tek seçenekti. Ülkemizde de Anadolu’nun pek çok bölgesinde hâlâ kullanılmakta olan şifalı bitkiler vardır. Günümüzde modern ilaç sanayi bile bu tür bitkilerden ilaç hammaddesi olarak yararlanıyor. Bugün pek çok ülkede soğuk algınlıklarından kalp damar hastalıklarına kadar birçok alanda şifalı bitkilerden yapılma doğal haplar ve şuruplar kullanılıyor.
Fakat bitkilerle yapılacak olan tedavilerde, bu bitkilerin gerektiği biçimde ve dozda kullanılmasına dikkat etmek lazımdır. Çünkü bilinçsizce kulanılan bitkiler şifa yerine zarar da verebilir.

Şifalı bitkileri tüketme yolları da çok çeşitlidir. Biz en yaygın yöntemlerden biri olan bitki çayılarına değinmek istiyoruz. Bitki çaylarını birkaç biçimde yapabilirsiniz:
Haşlayarak demleme: Kullanılacak çeşide göre değişen oranlarda taze veya kurutulmuş bitki cam bir kaba veya metal olmayan bir kaba konur. Bunun üzerine kaynamış su dökülür. Taze bitkilerin demlenmesi için bir buçuk, iki dakika beklemek yeterlidir. Çay açık renkli olmalıdır. Kurutulmuş bitkilerin demlenmesi için ise üç veya altı dakika demlenme süresine ihtiyaç vardır.
Soğuk suda yumuşatma: Ebegümeci ve ökse otu gibi bazı bitkiler sıcaklığın etkisi ile şifalı güçlerini yitirebilirler. Bu nedenle onları kaynatmamak lazımdır. Bu tür bitkilerden elde edilen çaylar, soğuk su ile hazırlanır. Belirtilen ölçüde bitki, soğuk suda genellikle de geceleri 8-12 saat bekletilir. Süre dolduktan sonra içilebilecek derecede ısıtılarak, önceden kaynar suyla çalkalanmış bir termosa doldurulur.
Soğuk suda bekletme ve haşlama karışımından oluşan çay türü ise şifalı bitkilerden en iyi yararlanma biçimidir. Bitkiler belirtilmiş su miktarının yarısının içinde gece boyunca bekletilir ve sabahleyin süzülür. Suyu süzülmüş olan bitkiler, belirli su miktarının öbür yarısı ile haşlanır (kaynatılmaz) yeniden süzüldükten sonra soğuk ve sıcak çay karıştırılır. Bu biçimde hazırlanan çaylarla, yalnızca soğuk ve sıcak suda eriyebilen maddeleri kazanabilme olanağına sahip olabliriz.
Tentür hazırlamak: Tentürler, 35-40 derece alkol içerikli damıtılmış içkilerin veya aynı derecede etil alkol, kanyak veya elma sirkesi kullanımı ile elde edilir. Bir şişe veya ağzı kapanabilir bir kavanoz, ince kıyılmış bitkilerle gevşekçe doldurulur (Kuru bitkiler için kavanozun 1/5’i, taze bitkiler için kavanozun 2/5’i) üstüne alkol, etil alkol, kanyak veya elma sirkesi eklenir. Sıvı, bitkilerin üstüne çıkmalı ve kavanozun çalkalanmak için bir kısmı boş kalmalıdır. Ağzı iyice kapatılan şişe ve kavanoz, 14 gün güneşte bekletilir ve her gün 2-3 kez çalkalanır. Süre sonunda ince delikli bir süzgeç veya bir tülbentle birkaç kez süzülür ve bitki posasının suyu sıkılır. Bir, iki gün bekledikten sonra, bir kez daha süzülür ve koyu renkli şişelere aktarılır. Elde edilen tentür, serin bir ortamda saklanırsa 2-3 sene kullanılabilir.
Ayak ve el banyoları: Bir avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki, 4-5 litre soğuk suya akşamdan eklenir, ertesi gün, elin veya ayağın dayanabileceği kadar ısıtılır ve süzülür. Banyo süresi 20 dakikadır. Banyo suyu, yeniden ısıtılarak iki kere daha kullanılabilir.
Bitki kompresi: Çay süzüldükten sonra arta kalan posalar biraz suyun içinde ısıtılır, arpa unu ile lapa haline getirilir ve bir bezin üstüne yayılarak, sıcak sıcak uygulanır. Kompresin sıcaklığını yitirmemek gerekir. Kompres süresi isteğe göre düzenlenebilir.

Bardakta mısıra GDO


GDO’lu ürün tartışmaları ve dolardaki artış nedeniyle bardakta mısır satışlarının yüzde 50 oranında küçüldüğü bildirildi.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre ilk olarak 2006 yılında Malezya’dan ithal edilen, işlek cadde üstlerinde ve alışveriş merkezlerinde satılan bardakta mısır kısa sürede yaygınlaştı.
2011 yılı başına kadar büyümeye devam eden sektör özellikle GDO’lu ürün tartışmaları ve dolardaki yükseliş nedeniyle küçülmeye başladı.
Pazarın önemli temsilcilerinde kendisini hissettiren küçülme yüzde 50’lere ulaştı.
Daily Fresh Taze Mısır
Daily Fresh Taze Mısır Genel Müdürü Mehmet Daniş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bardakta mısır sektöründe önemli bir küçülme yaşandığını belirtti.
Piyasada lider konumunda olduklarını anlatan Daniş, bardakta mısırın GDO’lu olduğuna dair çıkan haberlerle birlikte dolarda yaşanan yükselişin düşüşe neden olduğunu bildirdi.
Mısırı ithal ettikleri Malezya’da GDO’lu ürünlerin satılmasının yasak olduğunu savunan Daniş, ithalat sürecinde de ürünlerin Türkiye’ye girmeden önce denetlendiğini aktardı.
Kendilerinin daha çok alışveriş merkezlerinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu vurgulayan Daniş, “Biz bardakta mısıra Türkiye’de 2006 yılında başladık. 2008’de 140 noktada hizmet verirken şu anda 96 noktada hizmet vermekteyiz. 2011 yılında 10 yerde bardakta mısır mekanı açmışız. Ekonomik koşullar değişti ve sektörde yüzde 50 oranında bir küçülme oldu. Geçmiş yıllarda aylık ithalatımız 50 ton iken bugün 30 ton mısır ithal ediyoruz” diye konuştu.
Mısırane
Mısırane Genel Müdürü Ercan Tosun ise sektörde kayda değer bir küçülme olduğunu mısırın dövizle ithal edilmesinin küçülmede önemli rol oynadığını söyledi.
Türkiye’de 60 bayiyle hizmet verdiklerini anlatan Tosun, piyasanın küçülmesinde sağlıksız koşullarda satılan mısırlarla birlikte GDO’lu ürün tartışmalarının da etkili olduğunu vurguladı.
Geçmiş yıllarda aylık 25 ton ithalat yaptıklarına dikkati çeken Tosun, “Sektörde çok önemli bir düşüş var. Bugüne kadar biz her ay 25 ton mısır ithal ediyorduk. Artık iki ayda bir 25 ton ithal ediyoruz. Sektörde yüzde 50 oranında bir küçülme var” dedi.

Kireçlenme Tedavileri



Kireçlenme belirtileriKireçlenme toplumda karşılaşılan en sık rastlanan hastalıklardan biridir. Eklemlerimizde bulunan kemiklerimizin yüzeyleri ince bir kıkırdak ile çevrilmiştir. Bu kıkırdaklar,  kemiklerimizi darbelerden korur, kayganlık oluşturur, sürtünmeyi engeller ve hasar görmesini önler. Kıkırdağın incelerek kaybolması sonucunda kemikler birbiri üzerine biner. Bunun sonucunda aşınma oluşarak ağrı, hareket kısıtlılığı ve eklemlerde kıkırdak kaybına bağlı olarak iltihaplar oluşur. Bu olaya tıp dilinde osteoartrit yani kireçlenme adı verilir.Kireçlenmeye en sık tutulan eklemler; diz, kalça, el, ayak, boyun ve bel eklemleridir.

KİREÇLENME KİMLERDE GÖRÜLÜR?
  • Genellikle 45 yaş üstü kişiler,
  • Menopoz dönemindeki kadınlar,
  • Sabit iş yapan ve stres altında olan ve kilolu kişiler,
  • Futbolcular, güreşçiler ve voleybolcular,
·        Asfalt delme makinesi ve benzeri kompresör kullananlarda sık görülür.
Kireçlenmenin Nedenleri
Osteoartrit gelişmesinde rol oynayan birçok etken vardır. Bunları sıralayacak olursak;
  • Eklemin aşırı yük altında kalması,
  • Yaş, genetik faktörler, mesleki zorlanmalar,
  • Eklem ameliyatı geçirilmesi, travmalar, duruş bozuklukları,
  • Eklemlerin kötü kullanılması,
  • Şişmanlık,
  • Aşırı egzersiz,
  • Romatizmal hastalıklar,
  • Hareketsizlik,
  • Genetik faktörler

Osteoartritin belirtileri NELERDİR?
  • Eklem çevresinde ağrıya ve şişlik,
  • Hareket sonrasında ağrı,
  • Dizdeki kireçlenme merdiven çıkma, çömelme ya da eğilip kalkmaya bile engel olur,
  • Hareket kısıtlılığı,
  • Bazı kişilerde yağmurlu havalarda ağrı ve sızı artar,
  • Diz bükümünde ya da belirli hareketlerde çıtırtı sesi,
  • Sabahları eklem yerlerinde kısmen bir tutukluk yaşanması,

NELER YAPILMALI
  • Aşırı ve ani hareketlerden kaçınmalı.
  • Yavaş ve düzenli hareket etmeli,
  • Düzenli yürüyüşler yapmalı,
  • Ağrı olmayacak derecede egzersiz yapmalı,
  • Kilo verilmeli,
  • Diz kireçlenmesi için bacak egzersizleri ve su içinde egzersizler yapılmalı,

TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Eklemlerde kireçlenme
        Doktorunuz size Kireçlenme olduğunuzu söylüyorsa bu hayatınızın zindana döneceği anlamına gelmez. Her hastalıkta olduğu gibi erken tedavi mühimdir. Doktorunuz size hastalığın evresi ve şiddetine göre tedavi uygulayacaktır. Erken dönemde artroskopi ile eklem içi temizlik yapılabilir. Eklemlerde herhangi bir bozukluk varsa cerrahi müdahale yapılır. Kireçlenmenin tedavisinde, akupunktur tedavisi bilinen tedaviler arasında en etkili olanıdır.
              Tedavi hastalığın evresi ve şiddetine göre uygun şekilde planlanır. Eklem kireçlenmesi ileri dönemde ise bozulan eklemi protez ile değiştirmek etkin bir tedavi yöntemidir. Bunun yanı sıra kireçlenmeye iyi gelen şifalı bitkiler de bulunmaktadır. Şifalı bitkiler ve kullanma yöntemi aşağıdaki gibidir.

BİTKİSEL TEDAVİ
Şifalı BitkilerYabani elma, Ihlamur, Siyah nohut, Tarak otu, Kimyon, Köknar, Gül, Sarımsak, Zeytinyağı
Hazırlanış Şekli:
* Yabani elma çiçeği suda demlendikten sonra süzüle­rek dinlendirilir. Elde edilen sıvı ıhla­mur suyu ile karıştırılır. Tedavi süresince günde üç bar­dak içilir. Elde edilen lapa ile de vücudun kireçlenen yerine masajdan sonra yakı olarak sürülür.
* Siyah nohut, tarak otu ve kimyondan zeytinyağlı ye­mekler pişirilir. Bu yemekler tedavi süre­since haftada üç gün yenir. Mideye ağır geldiği takdirde üstüne gül şerbeti içilir.
* Köknarın tomurcukları suda demlenir. Süzülerek elde edilen sıvı bir süre dinlendirilir. Bu sıvı, pamuklu bir havlu ile vücuda masaj yapılır. Bunun yanı sıra yatmadan önce de vücudun hasta yerlerine pişiril­miş sarımsak lapası ile birlikte sürülür.
*400g. Ardıç tohumu, 1kg bal ile karıştırılır ve bu karışımdan, günde 3 öğün, aç karnına, 1 tatlı kaşığı yenir.

25 Kasım 2012 Pazar

Ağız Kokusu İçin


Ağız Kokusu İçin;
Yaklaşık bir su bardağı kaynamakta olan klorsuz suda bir tatlı kaşığı taze adaçayı on dakika ağzı kapalı olarak kısık ateşte demlenir. Demleme süresi tamamlandıktan sonra bitki daha fazla suyunun İçinde bekletilmez, mutlaka süzüp ayrılır. Günde iki-üç defa gargarası yapılır. Ayrıca, beraberinde bir ay boyunca her gün bir çay bardağı adaçayı içilir. Hazırlanan gargara kırksekiz saat bozulmadan banyo dolabınızda durabilir. Ağız Kokusu İçin bu kürümüzü sık sık kullanabilirsiniz.

23 Kasım 2012 Cuma

Şifalı Bitkiler Safran ( Crocus sativus )


safran 150x150 Şifalı Bitkiler Safran ( Crocus sativus )
Safran; süsengiller familyasına ait, sonbahar da çiçek açan 20 – 30 cm boyunda, soğanlı bir kültür bitkisi ve bitkiden elde edilen baharata verilen isimdir. Safran bitkisinin yaprakları şeritimsi, mor çiçeklidir. Her çiçeğin ucunda üçlü bir erkeklik organı bulunur ve bu çiçeklerin ucunda 25- 30 mm boyunda kırmızı tepecikler yer alır. Bu tepecikler kurutularak safran baharatı elde edilir. Safran çiçekleri tohum üretemez ve safranın çoğalması insana bağlıdır. Safran soğanları bölünerek ve tekrar dikilmesiyle çoğalır. Safran da; karbonhidratlar, su, polipeptidler, selüloz, lipidler, nitrojen ve çeşitli mineraller bulunmaktadır. Safra’nın anavatanı Güney Asya’dır en çok İspanya, Fransa, İtalya, İran üretilir. Safran, Türkiye de ise Kastamonu – Safranbolu da üretilir.

Safran dünyanın en pahalı baharattır. 1 kg safran elde etmek için 160 000 safran çiçeği kullanılır. Safran kendi ağrılığının 100 000 katı suyu sarı renge boyayabilir.
Kanser önleyici ve antioksidan etkisi vardır.

22 Kasım 2012 Perşembe

Sarımsağın sağlığımız için önemi


Çiğ ya da pişirilmiş sarımsak tüketenlerde, mide, bağırsak, prostat, gırtlak ve meme kanserinin daha az görüldüğü 
 bildirildi.
         
Amerikan Diyetetik Derneğinin Denizaşırı Ülkeler Türkiye Temsilcisi Diyetisyen Selahattin Dönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sarımsağın yapısında bol miktarda su, şeker içeren karbonhidratlar,
 kükürt bileşikleri, protein, lif ve serbest amino asitler bulunduğunu belirtti.
        
Sarımsağın ayrıca yüksek miktarda fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerdiğini belirten Dönmez, "Uygarlık tarihi boyunca sarımsağın tıp alanında özellikleri değerlendirilmiş ve birçok hastalığın tedavisi
 amacıyla kullanılmıştır" dedi.
        
Dönmez, sarımsağın bugün de atardamarları etkileyen hastalıklar, kanser, bağışıklık sistemi bozuklukları ve ağrılı eklem hastalıkları gibi birçok kronik hastalığın önlenmesi ve tedavisi amacıyla kullanıldığına işaret ederek, şunları söyledi:
         
"Sarımsağın en önemli biyokimyasal özelliklerinden biri, vücuttaki zehirli toksik maddeleri atmaya yardımcı olma (antioksidan) potansiyelidir. Sarımsağın bu özelliğinin, içinde bulunan organik kükürt bileşiklerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çiğ sarımsakta da antioksidan potansiyel vardır, ancak yüksek dozları kalp, karaciğer ve böbreğe toksik etkiler gösterebilmektedir."


        
-KANSERE ETKİSİ-
        
Diyetisyen Dönmez, sarımsağın, organizmada birçok işlevi olduğu gösterilen, insan vücudunda doğal olarak üretilen nitrik oksiti artırıcı etkisi olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
         
"Bu mekanizmalar sarımsağın damar sertliği ve hipertansiyon tedavisi ile koruyucu önlem rollerini açıklamaktadır. Sarımsağın çeşitli mekanizmalarla kanser yapıcı etkenleri engelleyebileceği, bağışıklık sisteminin baskılanmasını önleyerek de kansere karşı yararlı olabileceği bilinmektedir. Sarımsak yıllardır kardiyovasküler hastalıkların tedavisi için kullanılmaktadır."
         
Sarımsakta çok sayıda değişik insan bağışıklık sistemini güçlendiren ve hatta dengeli bir beslenmeyle alındığı takdirde çeşitli kanser risklerini azalttığı bilinen kimyevi madde (fitokimyasal) bileşiklerinin bulunduğunu belirten Dönmez, şunları kaydetti:
        
"Sarımsağın özellikle antioksidan özellikleri kükürt bileşiklerinden başka içerdiği, özellikle meyve ve sebzelerde yaygın olarak bulunan renk maddelerinin bazılarından kaynaklanmaktadır. Bu maddelerin diyetle alımı, koroner arter hastalığı ölüm riski ile ters yönde ilişkili bulunmuştur. Çalışmalar sarımsak tüketiminin artırılmasının, kanser
 görülme sıklığıyla yakın ilişkili olduğunu göstermiştir. Yapılan çalışmalar, çiğ ya da pişirilmiş sarımsak tüketimi ile mide, bağırsak, prostat, gırtlak ve meme kanseri arasında ters ilişki olduğu sonucunu göstermektedir.
         
Yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, sarımsağın diyetle tüketiminin özendirilmesi ve önerilmesi, kanser ve kalp damar sistemi rahatsızlıkları gibi kronik hastalıklardan korunmada yararlı olacaktır. Sağlıklı beslenme programında tüm sebzeler ve meyveler gibi sarımsağın da yeri önemlidir. Her birey sarımsak tüketimine dikkat ederek, mutlaka
 bu ürünü beslenme alışkanlıkları içerisine yerleştirmelidir."

Elma Diyeti İle Zayıflama


elma diyeti ile zayiflama Elma Diyeti İle Zayıflama
Elma Diyeti İle Zayıflama
Faydaları saymakla bitmeyen elma ve incir ağırlıklı diyetimiz hem istediğiniz kiloya gelmenizi sağlarken hemde cildinizi mükemmel bir güzelliğe kavuşturabilir. Elma güzellik için mucize bir meyvedir. Elma ve incir diyeti ile istediğiniz kiloya gelip forma girmeniz mümkündür…
Kahvaltıda: 1 Adet kabuklu yeşil elma, 1 adet sert kivi.
Ara öğün: 3 Parmak taze dil peyniri.
Öğlen : 1 Porsiyon derisiz ızgara tavuk, veya az yağlı 1 kase yoğurt, bol rokalı, bol soğanlı ve limonlu yeşil salata.
Ara öğünde: 3-4 Adet üzerine tarçın serpilmiş yulaflı bisküvi.
Ara öğünde: 1 Adet yeşil elma.
Akşam: 4-5 Kaşık az yağlı zeytinyağlı fasulye veya ıspanak-pazı, 1 dilim tam buğday ekmeği, yeşillik ağırlıklı taze ve limonlu mevsim salatası.
Gece: Bir bardak şekersiz, tarçınlı ılık light süt, 1 bardak zayıflatıcı çay.
Her gün egzersize devam edin.
Kahvaltıda: Sade müsli veya sade mısır gevreği ya da tam buğday gevreği, bir büyük bardak yağsız süt, 1.5 tatlı kaşığı öğütülmüş keten tohumu ve taze meyve ile yiyin.
Ara öğün: 1 Adet Kuru İncir, kayısı veya Elma
Öğlen ve akşam: Sofradan yarı doymuş kalkın. Soğuk yeşil çay için. Genellikle taze yeşillik ağırlıklı sebzeleri ve haftada bir kez yeşil mercimek, yine haftada 1 kez nohut veya barbunya fasulyesini tercih edin.Yavaş karbonhidratlar olarak adlandırdığımız; bulgur, tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği, kabuklu pirinç ve kepekli makarna gibi ürünlere yönelin. Az miktarda sızma zeytinyağı kullanın. Yağı yakmayın ve kızartmayın. Özellikle soğuk günlerde yemek yerken asla soğuk su içmeyin.
Elma İncir diyetinde yasak yiyecekler:
* Kolalı, şekerli ve asitli içecekler,
* Kızartma,
* Hayvansal katı yağlar örneğin; tereyağı ,kaymak, yağlı şarküteri ürünleri, yağlı etler, tavuk ve balık derisi, tam yağlı süt gibi,
* Alkol,
* Beyaz un,
* Beyaz şeker,
* Çikolata,
* Yağlı çerezler,
* Cips,
* Doğum kontrol hapları.
Diyete ilk başladığınız günlerde biraz zor gelebilir. Sabırlı olup devam ettikçe kolay olacaktır. Bu diyetimiz vücudumuzu yormadan ve sağlıklı bir biçimde kilo verdirecektir. Her bünye farklıdır. Bunu da unutmayınız. Bazı insanların metabolizması hızlı çalıştığından daha çabuk kilo verirler. Fakat bazı insanların metabolizması yavaştır ve kilo vermeleri zaman alır. Birde sadece diyet yeterli olmaz mutlaka yürüyüş yada egzersiz yapmalısınız. Hep formda olmanız dileğiyle…

Kilo Alma Diyeti: 1 Ayda 5 Kilo Almak


Kilo aldırma diyeti, kilo aldırıcı ürünler, ek besinler…
Sabah Kahvaltısı 8:00
3 adet haşlanmış Yumurta
100 gr beyaz peynir
Yarım kilo Süt
Salatalık Domates Biber
Yarım Ekmek
Saat 10 İki Adet Muz
Öğle Yemeği Saat 12:00
Patates Haşlama 3 Adet
Yarım Kilo Tavuk Göğsü
Büyük Porsiyon Salata
Pilav
Akşam Yemeği Saat:19:00
Makarna
Çorba
Salata
Etli Türlü
Bu diyet herhangi bir sağlık sorunu olmayanlara bir ay da 5 kilo aldırır. (Şeker hastaları için uygun değildir.)
Kilo Alma Konusunda Bazı Öneriler
Günde üç öğün mutlaka yemek yeyin.Yemeklerde kalori oranı ve protein oranının yüksek olmasına dikkat edin.
Kilo başına 2 gr. protein alın bu şekilde kilo almak daha sağlıklı ve daha kalıcı olur.
Örneğin 65 kiloluk birisi günde 130 gr. protein almalı ve bunları mutlaka 3 öğüne bölmeli. Yani her öğün için 45 gr. protein. Ara öğünlerde mutlaka muz veya süt-yoğurt gibi gıdalar alınmalı.
Gece yatarken süt içilmesi kilo almak için önemlidir.
Mümkünde Haftada 3 gün spor yapılmalı. Vücut geliştirme yapan birisi ayda 3 kilo garanti alabilir.

Az uyumak kilo aldırıyor


Kilo problemi, genellikle çok yemeğe ve az hareket etmeye bağlı olsa da; az uyumanın şişmanlığı tetikleyen gizli bir düşman olduğu saptandı.
Son 40 yılda yapılan araştırmalar, günümüzde uyku süresinin dokuz saatten yedi saate düştüğünü ve insanların daha az uyuyup daha çok kilo aldıklarını gösteriyor. Uzmanlar, az uyumanın insan sağlığı üzerinde birçok olumsuz etkisi olduğunu ve kilo probleminin de bu olumsuzluklardan biri olduğunu ifade ediyor.
NASIL BİR BAĞLANTI VAR?
Televizyon ve bilgisayar karşısında geçirilen zamanın geç saatlere kadar sarkmasının gece atıştırmalarına da neden oluyor. Gece geç alınan besinleri vücut tarafından enerji olarak harcanamadığından depolanarak kiloya dönüşüyor. Uyku bozukluğunun hormonlarla arasındaki bağlantı ise şöyle:’ Leptin ve Ghrelin iştah üzerinde etkili olan iki hormondur. Leptin vücutta enerji fazlası olduğu zaman iştahı keserek yemeyi durdurmamızı sağlar. Ghrelin ise mide tarafından mide boş olduğunda salınarak açlık hissini tetikler. Mide boş olduğu zaman Ghrelin seviyeleri artar ve Leptin düşerek bizim yemek yeme isteğimizi tetikler. Yapılan çalışmalar az uyunduğunda (Günde 5-6 saatten az) Leptin seviyesi sanki 900 kalorilik bir beslenme programındaki gibi düşerek açlığı tetiklediğini göstermiştir’
SİNİRLERİ DE ETKİLİYOR
Uykusuzluğun sinirler üzerinde de negatif etkileri var, uykusuzluğun sinirleri uyararak rahatlamasını engellediğini, karbonhidrat ve şekerli yiyeceklere eğilimin daha çok arttığını ve kortizol denilen stres hormonunun da uykusuzluk süresince artarak yağlanmaya sebep olduğunu biliyoruz.
Bu nedenle uykunun son derece önemli olduğunu unutmamak ve mutlaka yeterli sürelerde uyumak gerekiyor.

Arı Sütü Kilo Aldırırmı? Arı Sütü ile Kilo Alma


Arı sütü ile kilo almak mümkün, Arı şütü iştahınızı açarak daha rahatkilo almanızı sağlayacaktır. Bayanlarda aşırı zayıflık sonucu oluşan adet düzensizliklerinde de tedavi edicidir. Arı sütü, aynı zamanda bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirir, kanser tedavisinde kullanılır. Kadınlardadoğurganlığı arttırır, erkeklerde sperm sayısında artış sağlar. Sara, diyabet, unutkanlık, Parkinson, Alzeihmer gibi rahatsızlıkların tedavisinde de önerilir. Arı sütü Migren ağrılarını da azaltır.
Arı sütü iyi bir iştah açıcıdır.

Sağlıklı kilo almak


Genel olarak kilo vermek isteyen insanların sayısı kilo almak isteyenlerden çok daha fazla olsa bile kilo almak, şişmanlamak isteyenlerin sayısı da azımsanacak gibi değildir. İki durumda da bir anormallik söz konusu olduğu için ikisini de normal karşılamak gerekir. Kilo kontrolü her insan için her yaşta sağlık için önemlidir. Bu sebeple bu yazımda sağlıklı yollardan kilo alma yöntemlerini ele alacağım.

Çeşitli kilo alma yolları :

Öncelikle kilo almak demek basitçe tüketilen kaloriden çok vücuda kalori almak demektir. Bu da sadece ve sadece yiyerek olur fakat bu çabuk kilo almak için çok yemek yemeniz gerektiği anlamına gelmez. Bu sebeple doğru zamanlarda doğru yiyecekleri yemek kilo alma yöntemlerinden en basitidir. Kilo almanın yollarızaten genelde çok bilindik gibi görünen fakat ihmal edilen şeylerin yapılmasına dayanır.
1 – Günde 2-3 büyük öğün yerine 5-6 küçük öğün yapın.
Öğün sayısının artırılması hem toplamda alınacak besin miktarını artırır hem de depolamayı artıracağı için şişmanlamaya yardımcı olur.
2 – Düzenli spor yapın.
Spor denilince sadece kilo vermek için yapılan bir aktivite gibi düşünülse de düzenli bir spor hayatı bütün hayatı düzenlediği gibi kilo almak isteyenlerin de vücudunun dengeye ulaşması için gereklidir. Bunun için bir fitness salonuna yazılmanızı ve düzenli olarak devam etmenizi öneririz. Alınan besinlerin tamamen yağ şeklinde depolanması kiloyu dengesiz olarak almanıza sebep olacağı için ileride şu an içinde bulunduğunuz durumdan çok daha kötü durumlara düşmenize sebep olabilir. Sağlıklı kilo alma yöntemi diyorsak bu işin içinde düzenli egzersiz olmazsa olmazdır.
3 – Bol proteinli yiyecekler tüketin.
Proteinli yiyecekler doğal yollardan kilo almanızı sağlayacak en önemli unsurlardır.Sağlıklı kilo alma yöntemlerinin en başında düzenli bir kas yapısı oluşturulması gelir ve bu kas yapısının oluşturulması da bol protein tüketilmesi ve düzenli egzersiz ile olur. Yumurtanın özellikle beyazı, tavuk, hindi ya da yağsız et gibi ürünler seçilmelidir. Yağ oranı az ve bol proteinli ürünler işe yarar çünkü kas çalışırken kandaki şeker bitince proteinler kasların yapısında kullanılmaya başlar ve istediğimiz kilo alma olayı da böylece gerçekleşir.
4 – Egzersiz sonrası karbonhidratlı yiyecekler yiyin.
Antreman sırasında vücuttaki karbonhidratlar öncelikli olarak kullanıldığı için en çok tüketilmiş olan karbonhidratları geri almak önemlidir. Her antremandan sonra karbonhidrat içeren basit ürünler tüketin.
5 – Yemek yerken su içmeyin.
Yemek yerken su içilmesi tamamen kilo alma karşıtı bir davranıştır. Zayıflamak isteyenlere genelde söylenir yemeklerle beraber su içilmesi. Yemekle beraber bol su tüketimi yiyebileceğiniz miktarı azaltır.
6 – İştah artırıcı maddelere önem verin.
Örnek olarak nane, kimyon gibi baharatlar iştah açıcı özellikleriyle bilinir. Yemeklerle beraber bunların tüketilmesi işer yarar.
Unutmayın dünyada kilo almak istiyorum diyen tek kişi siz değilsiniz. Birçok insankilo alma ilaçlarıyla, kilo alma programlarıyla, kilo alma diyetleriyle boğuşup duruyor. Sorunun çözümü ise sandığınız kadar zor değil.

Sağlıklı Kilo Alma Yöntemleri


Genel olarak kilo vermek isteyen insanların sayısı kilo almak isteyenlerden çok daha fazla olsa bile kilo almak, şişmanlamak isteyenlerin sayısı da azımsanacak gibi değildir. İki durumda da bir anormallik söz konusu olduğu için ikisini de normal karşılamak gerekir. Kilo kontrolü her insan için her yaşta sağlık için önemlidir. Bu sebeple bu yazımda sağlıklı yollardan kilo alma yöntemlerini ele alacağım.

Çeşitli kilo alma yolları :

Öncelikle kilo almak demek basitçe tüketilen kaloriden çok vücuda kalori almak demektir. Bu da sadece ve sadece yiyerek olur fakat bu çabuk kilo almak için çok yemek yemeniz gerektiği anlamına gelmez. Bu sebeple doğru zamanlarda doğru yiyecekleri yemek kilo alma yöntemlerinden en basitidir. Kilo almanın yollarızaten genelde çok bilindik gibi görünen fakat ihmal edilen şeylerin yapılmasına dayanır.
1 – Günde 2-3 büyük öğün yerine 5-6 küçük öğün yapın.
Öğün sayısının artırılması hem toplamda alınacak besin miktarını artırır hem de depolamayı artıracağı için şişmanlamaya yardımcı olur.
2 – Düzenli spor yapın.
Spor denilince sadece kilo vermek için yapılan bir aktivite gibi düşünülse de düzenli bir spor hayatı bütün hayatı düzenlediği gibi kilo almak isteyenlerin de vücudunun dengeye ulaşması için gereklidir. Bunun için bir fitness salonuna yazılmanızı ve düzenli olarak devam etmenizi öneririz. Alınan besinlerin tamamen yağ şeklinde depolanması kiloyu dengesiz olarak almanıza sebep olacağı için ileride şu an içinde bulunduğunuz durumdan çok daha kötü durumlara düşmenize sebep olabilir. Sağlıklı kilo alma yöntemi diyorsak bu işin içinde düzenli egzersiz olmazsa olmazdır.
3 – Bol proteinli yiyecekler tüketin.
Proteinli yiyecekler doğal yollardan kilo almanızı sağlayacak en önemli unsurlardır.Sağlıklı kilo alma yöntemlerinin en başında düzenli bir kas yapısı oluşturulması gelir ve bu kas yapısının oluşturulması da bol protein tüketilmesi ve düzenli egzersiz ile olur. Yumurtanın özellikle beyazı, tavuk, hindi ya da yağsız et gibi ürünler seçilmelidir. Yağ oranı az ve bol proteinli ürünler işe yarar çünkü kas çalışırken kandaki şeker bitince proteinler kasların yapısında kullanılmaya başlar ve istediğimiz kilo alma olayı da böylece gerçekleşir.
4 – Egzersiz sonrası karbonhidratlı yiyecekler yiyin.
Antreman sırasında vücuttaki karbonhidratlar öncelikli olarak kullanıldığı için en çok tüketilmiş olan karbonhidratları geri almak önemlidir. Her antremandan sonra karbonhidrat içeren basit ürünler tüketin.
5 – Yemek yerken su içmeyin.
Yemek yerken su içilmesi tamamen kilo alma karşıtı bir davranıştır. Zayıflamak isteyenlere genelde söylenir yemeklerle beraber su içilmesi. Yemekle beraber bol su tüketimi yiyebileceğiniz miktarı azaltır.
6 – İştah artırıcı maddelere önem verin.
Örnek olarak nane, kimyon gibi baharatlar iştah açıcı özellikleriyle bilinir. Yemeklerle beraber bunların tüketilmesi işer yarar.
Unutmayın dünyada kilo almak istiyorum diyen tek kişi siz değilsiniz. Birçok insankilo alma ilaçlarıyla, kilo alma programlarıyla, kilo alma diyetleriyle boğuşup duruyor. Sorunun çözümü ise sandığınız kadar zor değil.

Bağışıklıklığımızı Güçlendirin


yemek43 Bağışıklıklığımızı Güçlendiren Gıdalar
Hastalığa yakalanmadan tedbir almak anlamına gelen koruyucu hekimlik uygulamasının en önemli ayağını güçlü bir bağışıklık sistemi oluşturuyor. Hastanelere ve ilaçlara verilen paranın 10′da birini harcayarak bağışıklık sistemini gülendirecek besinler tüketmek mümkün.
Diyet ve Beslenme Uzmanı Hilal Acar, yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, yağlı tohumlar, turunçgiller, soğan-sarımsak, lahana, brokoli, karnıbahar, zencefil gibi besinlerin bağışıklığı güçlendirdiğini belirtti.

Bağışıklık sistemi, insan vücudunu hastalıklara karşı koruyan bir savunma sistemi. Zaralı mikropların vücuda girmesini önlemek veya girmiş ise onların zararlı etkilerinden vücudu korumak bağışıklık sisteminin görevi. Virüsler, bakteriler, mantarlar, parazitler gibi mikroorganizmalar etkisiz hale getirilmezlerse pek çok hastalığa neden olabiliyor. Bağışıklık sisteminin güçlü silahları olan antioksidanlar insanları hastalık yapıcı etkenlere karşı koruyor.

Özel Konya Farabi Hastanesi Diyet ve Beslenme Uzmanı Hilal Acar; A, C, E, B2, B6, folik asit vitaminleri ile selenyum, magnezyum, çinko, manganez gibi minerallerin antioksidan özelliği gösterdiğini ifade etti. Acar, bazı proteinler ve omega 3 yağ asitlerinin de antioksidan etki gösterdiğini vurguladı.

Stres, radyasyon, sigara-alkol kullanımı, hava kirliliği, güneşin zararlı ışınları ve yetersiz beslenme gibi dış faktörlerin insanın savunma sistemini zayıflattığına işaret eden beslenme uzmanı Hilal Acar, bağışıklık sisteminin güçlenmesi için yeterli ve dengeli beslenmek gerektiğini dile getirdi.

BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİREN BESİNLER

Bazı besinlerin antioksidan içerikleri sayesinde bağışıklık sistemine destek olduğunu vurgulayan Diyetisyen Hilal Acar, bu yiyecekleri beslenme düzeninde bulundurarak hastalık gelmeden tedbir alınmış olacağını söyledi.

Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, semizotu, pazı, tere, roka, maydanoz, dereotu, nane, marul): İçerdikleri A, C, E vitaminleri, folik asit ve omega 3 sayesinde kuvvetli antioksidan özellik gösterirler. Kanseri önleme ve yaşlanmayı geciktirici etkileri de var.

Kurubaklagiller (kurufasulye, nohut, mercimek, bezelye, börülce, bakla, soya fasulyesi): Kalsiyum, demir, çinko, magnezyum mineralleri, B12 dışındaki diğer B vitaminlerinden tiamin, riboflavin, niasin, folik asit ve E vitamini bakımından zengin. İçerdikleri yüksek posa oranı sayesinde şeker ve kolesterol dengeleyici özellikleri var. İyi birer protein kaynağı. Soya fasulyesinin içeriğinde bulunan isoflavanlar kanser, kemik erimesi ve kalp damar hastalıkları riskini azaltıyor. Haftada 2 kez tüketilmesi, bağışıklık sistemini güçlendirmesi açısından önemli.

Yağlı tohumlar (ceviz, badem, fındık): E, B2, B6 vitaminleri, çinko, kalsiyum, selenyum mineralleri içeriyor. Posa içeriği yüksek. Kansere ve gribal enfeksiyonlara karşı koruyucu. İçerdiği sağlıklı yağ asitleri sayesinde kalbi koruyucu etkisi var.

Turunçgiller (mandalina, portakal, limon, greyfurt ve kivi): İçerdikleri C vitamini, karotenoidler, flavonoidler, glutatyon gibi enzimlerle bağışıklık sistemini destekler, kanser ve kalp hastalıklarına karşı koruma sağlar, gözü korurlar. İçerdikleri çözünür ve çözünmez posa ile bağırsak florasının dengesini sağlar, kabızlık probleminin çözümlenmesine ve kan yağlarının düşürülmesine yardım ederler. Viral enfeksiyonlara, alerjilere, mantar enfeksiyonlarına karşı da koruma sağlarlar.

Soğan-sarımsak: İçerdiği çinko, selenyum ve kükürtlü bileşikler sayesinde enfeksiyonlar ve kansere karşı koruyucudur. Kükürtlü bileşik olan allisin vücutta doğal bir antibiyotik etki göstermektedir.

Lahana, brokoli, karnıbahar: İyi birer beta karoten kaynağıdır ve serbest radikallerin zararlarına karşı vücudu korurlar. C vitamini ve kalsiyum içerirler. Karnabahar, içeriğindeki indol, bioflavonaid ve diğer maddeler ile antikanserojen etki gösterir.

Nar: C, B1 ve B2 vitaminleri ve potasyum bakımından çok zengin. Ayrıca, bağışıklık sistemini kuvvetlendirecek antosiyanlar ve flavonoitler içerir. Kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu özelliği var.

Ananas: Potasyum, fosfor, demir, A ve C vitamini içerir. Toksin atıcıdır. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Cilt sağlığında etkindir. Zindeliği artırır.

Domates: A vitamini, potasyum, folik asit ve posa bakımından zengindir. Taze domateste C vitamini de bulunur. İçerdiği likopen sayesinde kalp-damar hastalıkları, kanser ve enfeksiyonlara karşı korur.

Havuç: A, B, D ve E vitamini kaynağıdır. Cilt ve kemik sağlığında, hücre yenilenmesinde faydalıdır. Yüksek A vitamini sayesinde güçlü antioksidan özellik gösterir.

Pancar-turp: C vitamini, iyot, kükürt içerirler. Karaciğer ve mide rahatsızlıklarını tedavi edici özelliği vardır. Enfeksiyonlara karşı koruyucu etkileri var.
Zencefil: Taze zencefil B6 vitamini, C vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, manganez ve lif açısından zengindir. Soğuk algınlığı, grip, nezle gibi hastalıkların belirtilerini azaltır. Mide bulantısını önler.

Yoğurt-kefir: Bağırsaktaki yararlı bakterilerin çoğalmasını sağlar. İçerdikleri prebiyotik ve probiyotikler sayesinde zararlı mikroorganizmalarla savaşırlar. Yara iyileşmesini hızlandırırlar.

Keten tohumu: Omega-3, Omega-6 ve Omega-9 yağ asitleri, yüksek oranda çözünür ve çözünmez lif, protein, lignanlar (kansere karşı maddeler) içerir. Bağışıklık sistemi, üreme, kalp-damar ve sinir sistemi gibi sistemlerin fonksiyonlarının düzenlenmesine yardım eder.

Balık: A ve D vitaminleri, protein, fosfor, çinko, iyot ve omega 3 içerir. Kalp hastalıklarından kolesterol yüksekliğine görme bozukluklarından kansere, pek çok hastalıktan korunmak için faydalıdır.

Yeşil çay: E ve C vitamini içerir. Yapısındaki flavanoidler sayesinde kalbi güçlendirir, kan şekerini dengeler. İçerdiği antioksidanlar sayesinde kanseri önler, bağışıklık sistemini güçlendirir.

Soya: Protein değeri yüksektir. Fitokimyasallar açısından oldukça zengin bir yapı göstermektedir. İsoflavonlar, saponinler, taninler, fitatlar, proteaz inhibitörler, lektinler, guatrojenler, alerjenler başlıca içerdiği fitokimyasallardır. Antioksidan etkisinin yanında kolesterol düşürücü özelliğide vardır. Menapoz sonrası şikâyetleri azaltır.

Kalbinizi gençleştiren besinler


yemekbaklagiller Kalbinizi Güçlendiren Gıdalar
Kalbinizi gençleştirin daha da uzun yaşayın.
İşte dünyanın en çok tükettiği o kalp dostu yiyecekler :

Canınızın istediğini, istediğiniz zaman yiyebileceğiniz ve bu yiyeceklerin kesinlikle sağlığınız için zararlı olmadığı bir dünya hayal edin. Ancak, bu gerçek dünyada maalesef olmuyor.
Kalp hastalığı tüm dünyada ölüme neden olan önemli bir sorun. Beslenme uzmanları, hangi yiyeceğin bizim kalp sağlığımız için iyi olduğunu tespit etmenin yolunu buldular. Howstuffworks isimli internet sitesinde yer alan en favori 4 yiyecek listesini açıklıyor. Paketlenmiş ve işlenmiş gıdalardan mümkün olduğunca uzak durulması istenen sitede, işte kalp sağlığı için iyi olan 3 yiyecek:

1.Balık: Omega 3 yağ asitleri bakımından zengin olan balık, doğal bir uyarıcıdır. Bu kan basıncının düşmesine ve ilthabın önlenmesine yardım eder. Omega 3 yağ asitleri, damarlara nüfuz eder ve damarları daha esnek hale getirir. Soğuk sularda yaşayan yağlı balıklar (somon balığı), Orkinos tipi ton balığı, uskumru, sardalya, hamsi gibi deniz ürünlerinde bulunuyor. Yapılan araştırmalarda, omega-3 yağ asitlerinin dengeli alımının özellikle kalp ve damar hastalıkları açısından yararlı olduğu vurgulanıyor. Omega-3 tüketenlerde koroner kalp hastalığına bağlı ölümlerin daha düşük olduğu bulunmuştur.
2. Sert kabuklu yemiş (ceviz, fındık gibi): En kolay tüketilebilen yiyecek, budur. Çünkü, hazırlamak için zamana ve tüketmek için ise hayal gücüne ihtiyaç yoktur. Sert kabuklu yemişler, sağlıklı yağlar ve proteinler bakımından oldukça zengindir. Sağlıklı yağlar, doymamış yağlardır ve iki çesittir: tekli ve çoklu doymamış yağ.
Fındık, ceviz gibi bu kabuluklu yiyecekler, iyi kolesterol seviyesini artıran ve ayrıca antioksidan olan flavonid içeriyor. Bundan dolayı birçok doktor günde bir avuç fındık ya da ceviz yenilmesini öneriyor . Cevizde bulunan E vitamini, lif ve doymamış yağların kalbi koruduğu haftada iki üç avuç ceviz yiyenlerin kalp krizi geçirme riskinin yüzde 50 azaldığı belirtiliyor
3. Kurubaklagiller: Ne kadar çok kuru fasulye yerseniz kalbiniz için o derece iyidir. Ancak konserve fasulyelerden uzak durun. Daha çok taze fasulye pişirin, onların tadı daha iyidir, sodyum ve koruyucuyla sıkıştırılmamıştır ve fiyatı da daha ucuzdur. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi de 2005 yılında şu mesajı onayladı: “Fasulye içeren beslenme kalp hastalığı ya da belirli kanser türlürinde riskinizi azaltır”. Yiyecek olarak kullandıklarımızın başlıcaları; nohut, mercimek, kuru fasulye, bakla, bezelye, börülce ve soya fasulyesidir. Kuru baklagiller kalp sağlığı için çok yararlıdır.
Kalp hastalıklarının en önemli risk faktörlerinden biri kanda kolesterol düzeyinin yüksek olmasıdır. Kurubaklagillerde bulunan çözünür posa, kan kolesterolünün düşürülmesine yardımcı olur.

21 Kasım 2012 Çarşamba

Dünyada sadece Türkiye'de o da bir ilde yetişiyor

Dünyada sadece Türkiye'de o da bir ilde yetişiyor

Dünyada sadece Samsun'da yetişen ve 60 kök kaldığı belirtilen endemik bitki Aristolochia Samsunensis'in korunması amacıyla yetiştiği yerlerin sır gibi saklandığı bildirildi.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, İngiliz bilim adamlarınca 1962 yılında Samsun'da tespit edilen Türkiye Bitkileri Envanteri'ne kaydedilen Aristolochia Samsunensis adlı bitkinin korunması amacıyla önemli çalışmalar yürütülüyor.

Söz konusu bitki üzerine araştırma yapan Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri Doç. Dr. Hasan Korkmaz ile Doç. Dr. Yasemin Özdemir, bitkinin dünyadasadece 60 kök kaldığını belirledi. 

Doç. Dr. Korkmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Aristolochia Samsunensis adıyla bilinen bitkinin lokal endemik tür kategorisinde olduğunu söyledi.

Dünyada yayılış bölgesi sadece Samsun olan bitkinin neslinin yok olmaması için çalıştıklarını belirten Korkmaz, şöyle devam etti:

''1962 yılındaki tespitten sonra geçen yıl yaptığımız araştırmada, türün çok dar bir bölgede yayılış gösterdiğini ve yok olmak üzere olduğunu belirledik. Türün korunması için herhangi birkoruma çalışması uygulamaya sokulmamış. Türün ekolojisi, genetik özellikleri, popülasyon yapılaşmasıyla ilgili OMÜ Biyoloji Bölümü tarafından gerekli araştırmalar devam etmekte.'' 



-Nesli garanti altına alınmaya çalışılıyor-

Bitkinin yetiştiği bölgeyi kimseye söylemediklerini anlatan Doç. Dr. Korkmaz, şöyle konuştu:

''Aristolochia Samsunensis lokal bir endemik tür olması nedeniyle bu özelliklere sahip bitki türlerinin yetiştiği bölgeyi kesinlikle araştırmalarımız içinde bile bildirmiyoruz. Çünkü nesli tehlike altında bulunan böyle türleri birer doğal hazine olarak kabul edip bazı özelliklerini saklamamız gerekli. Yoksa birçok bitki türünde olduğu gibi bu bitki türünün de yurt dışına kaçırılması söz konusu. Bu nedenle bitkinin yerinin bildirilmemesi önemli. Bitki Samsun bölgesinde yetişiyor ancak lokal olarak bulunduğu bölgeyi kimseye vermiyoruz.'' 

Bitkinin yöresel adı bulunmadığını belirten Korkmaz, ''Zehirli bir bitki türü olan Aristolochia Samsunensis'in yararlı özelliklerinin olup olmadığı araştırmalarımız sayesinde ortaya çıkacaktır. Biz araştırmamızda öncelikle türün neslinin garanti altına alınmasını, sonra faylanabilinecek özelliklerinin neler olabileceğini belirlemeye çalışıyoruz'' dedi.

-''Bu tür bitkilerin gövdesi, tohumları yurt dışına kaçırılmakta''-

Doç. Dr. Korkmaz, araştırma projesi sayesinde türün neden oldukça dar bir yerde yetiştiğini belirlemeye çalıştıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

''Bitkinin neden bir bölgede yetiştiğini, yayılışını önleyen faktörlerin neler olduğunu araştırıyoruz. Türün yok olması için birinci derecedeki tehlike, bulunduğu bölgede sürdürülen tarımsal faaliyetler. Özellikle tarımsal faaliyetler sırasında kullanılan yabancı ot ilaçlaması, türün bireylerini önemli ölçüde yok etmekte. Bunun yanında böylesi endemik bitkiler, dünya genelindeki araştırmacıların ilgisini çekmekte ve bu tür bitkilerin gövdesi, tohumları yurt dışına kaçırılmakta. Bu konuyla ilgili kamu kurumlarının koruma tedbirlerini acilen almaları gerekmekte.''

Ter Kokusuna Doğal Ve Bitkisel Yöntemler

 

Doğal bitkilerle istenmeyen vücut kokusunu önleyebilirsiniz. Çoğu vücut kokusunu gidericiler kokuyu gizlemeye, terlemeyi azaltmaya ve nemle dost olan bakterilerden cildi korumaya çalışır. Bununla beraber ter kokmaz, koltuk altlarında ve genital bölgelerde bulunan ter bezleri tarafından üretilen ter, protein ve yağlı mineraller yayar, kokuya neden olan bakterilerin gelişmesine yardımcı olur. Deodorantlı sabunlarla yıkanmak ciltteki hemen hemen tüm bakterileri uzaklaştırır. Koku önleyiciler (antiperspirantlar) ve deodorantlar da etkilidir ancak koltuk altını tahriş edebilir. Karbonhidrat ya da mısır ununu terleyen bölgeleriniz için deneyebilirsiniz. Her iki toz da nemi emer ana antiperspirant değildir. Karbonat ortalama bir antiseptik ve koku gidericidir.
Bakteri gibi, yiyeceklerde koku yapabilir; Soğan, sarımsak, balık, lifli yeşil yiyecekler gibi çinko içeren gıdalar koku yapabilir. Aşırı terleme, kimyasal dengesizlik gibi ciddil hastalıklar vücut kokusu yapabilir. Koku yapan hastalıklardan şüpheleniyorsanız doktora görünün.
Adaçayı:
Bu bitki oldukça popüler bir ter önleyicidir. (antiperspirant). Adaçayı yağı, tentür ve çay poşetleri kolay bulunur. Tentür ile sulandırılmış yağı, yüz ve genital bölgeleriniz hariç terleyen bölgelerinize doğrudan sürün. Çay olarak da içebilir ya da terleyen bölgelerinizi bununla yıkayabilirsiniz. Hamile kadınlar çayını içmemeli ya da tentür kullanmamalı.
Çay ağacı yağı:
Bu tarçın kokulu yağ, Avustralya’daki bir ‘Melaleuca alternifolia’ ağacından elde edilir. Terleyen bölgelerinize uygulayın. Yağ, ortalama bir antiseptik ve deodorant dermatit (deri yanığına) neden olabilir.

Şifalı Taşlar

TAŞLARLA GELEN ENERJİ

Sitrin Taşı:

Tedavi edici enerjinin meydana çıkmasını sağlıyor.Kendine güveni güçlendiriyor.Böbrek, kolon, ciğerler, mide, bağırsak, dalak, hazım organları, sindirim ve kalp için yararlı olduğu ifade ediliyor.Enerji vermek ve canlandırmak için kullanılıyor.Diyabete karşı etkili olmasıyla tanınıyor.

Lapis Lazul

Zihinsel açıklık ve berraklık veren bir taş olarak biliniyor.Hafızayı güçlendiren ve kişiye güven veren etkisi olduğu söyleniyor.İletişim yeteneğini güçlendirmede ve sosyal fobik durumlarda etkili.İskeleti kuvvetlendiriyor, tiroid bezlerini hareket geçiriyor ve tansiyonu dengeliyor.Göktaşı olarak bilinen bu taş, depresyon ve başa çıkılamayan üzüntüler için kullanılıyor.

Yeşim Taşı:
Bolluğun sembolu olan yeşim taşının, safra kesesi ve böbrek rahatsızlıklarına iyi geldiği söyleniyor.Korku ve endişe duygularına iyi geldiği söyleniyor.Toksin maddelerinin vücuttan atılmasını sağlıyor.Denge ve şifa verici etkileri

Kırmızı Lal:

Boğaz bölgesine yakın taşınması öneriliyor.Uygulayanlara göre, bağışıklık sistemini ve ileri yaşlarda cinsel fonksiyonları güçlendiriyor ve yaşam enerjisi veriyor.İnsana zindelik veren ve enerji gücümüzü etkileyen bir taş.Kadınlardaki regl düzensizliklerine ve sorunlarına iyi geliyor.Kanı temizleyip kan dolaşımını hızlandırıyor.biliniyor.Adalet, cesaret ve mütevazılık verdiğine inanılıyor.
Sodalit Taşı:
İçeriğinde soda ve kalsiyum var.Hücre, damarlar ve organizmayı etkiliyor.Hormonların düzenlediği, lenf aktivasyonu ile bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtiliyor.Kan basıncını düşürdüğü, kalbi ve zihinsel aktiviteleri desteklediği söyleniyor.Sezgileri artırıcı ve ilham verici etkisi var.Nazardan, negatif düşüncelerden koruduğuna inanılıyor.Sakinleştirici etkili bir taş ve baş ağrılarına iyi geliyor.

Aquamarine Taşı:

Sinirleri yatıştırıyor ve kişiye içsel rahatlık veriyor.Neşe, huzur ve aşk duyguları veriyor.Akciğerlere ve solunum yollarına çok iyi geldiği biliniyor.İlham veren ve hafızayı güçlendiren etkileri de olduğu söyleniyor.

Kaplan Gözü Taşı:
Sindirim sistemine çok iyi gelen bir taş.Aynı zamanda, sinirsel olarak oluşmuş, ağrıları azaltıp sinirleri yatıştırıyor:dalak , pankreas ve kolon için
faydalı olduğu söyleniyor.Kişinin bağımlılık duygularını azaltıyor.


Obsidyen Taşı :
Volkanik cam, olumsuz enerjiyi emiyor.Terapi gücü yüksek olduğu için vücut masajlarında kullanılıyor.Depresyona ve karamsarlığa iyi geliyor.Kaygıyı azaltrak bilinçaltındaki negatif duyguları temizliyor.Stresi azalttığı ve bağırsaklara iyi geldiği de biliniyor.
Pembe Kuvars Taşı:
Negatif enerjilerden koruyucu ve sevgi duygularını artırıcı bir taş.Kullanan insanların çevrelerinde sevgi dolu bir ortam olmasına yardım ediyor.Korkuyu ve öfkeyi azaltarak sakinlik veriyor.Kan dolaşımına iyi gelen bir etkisi olduğu söyleniyor.

Hematit Taşı:
Kan dolaşımı düzeninin sağlıklı olmasına yardımcı oluyor.Enerji verici ve canlandırıcı etkisi olduğu söyleniyor.Cesaret veren Hematitin , kararsızlık çekenler için çok faydalı olduğu biliniyor.İskelet sistemi hastalıklarına iyi gelir.